22 Aralık 2016 Perşembe

hiç



Hiç olmayacak şiirler çaldım
Hiç olmayacak hayatlardan
Türkülere eşlik ettim
Senin dudağından.

kitap arasında kokladım ayrılıkları
Ayraçla ayrılmış iki yaralı yürek
Kelimelere tutsak olmuş aşk
Satır aralarında saklı olsa gerek.

Hayaller sattım arka sokaklarda
Siren sesleri geçti beynimden
Kaçtım her türlüsünden belanın
Yakalandım yüreğimin köşesinden.

İçerdeyim,
demir kapılar kilitli üzerime
Zamanın sonsuzluğundayım şimdi
Zamanın elinde bir yara izi.

Bir rüya, daha ilk gece
Bir çocuk arka sokaklarda
Bir elinde mendil
Bir elinde gül.
Ekmek parası değil ağabey
Gönül yarası gözlerinde.
Al ağabey al, sana geldim ben
Sil yüreğinin göz yaşlarını
Al bunu da
içerde koklarsın kuru yapraklarını.

kendi şiirlerimi yazıyorum
Kendi türkülerim dilimde
Çok satanlar listesinde yok, belki!
Kayıp zamanın izinde
Hiç satanlarda adım.

İçerde olmak,
Senin!
Büyüdü kalbim
Geçti ağrım.
Geçti zaman
Büyüdü kalbim.
Milyonlarca kelime astım 
duvarlarıma
Tırnaklarım kalem,
Geçen her saniye bir sayfa
Başlık attım yarama
Bir iz şimdi zamanda

Bir kitap yazdım
İsmi 'sen'
Önsöz 'mucize'
Atfen 'hiç'e
Her sayfa ayrı bir destan
Her sayfa Ayrı bir aşk
Ve milyonlarca tek kıta
"Sevmek ne kelime
Öyle böyle değil
Sen bakma yaşadığıma
Aşığım ölümüne"

Çok satanlar listesinde yok, kesin!
Kayıp zamanın izinde
'Hiç' satanlarda adım.



28 Kasım 2016 Pazartesi

Öldü Aşk,Yaşasın Aşıklar.

Güzel insanlardık herkes kadar
Az çok tasamız
Hakkından gelecek yasamız vardı
Şimdi tasamıs yasa düştü
Yasamız yasağa.

Şimdi gül kırığı boynumuz
Acımız kekri
Can usanmış bedenden
Kaza'mız çok büyük
Her yan kırık dökük.

Vefa edemedik kalbimize
Veda ettik birbirimize.
Öldü aşk,
İhanet ettik
tanrı emanetine.
Şimdi bir gassalın elinde
Kaskatı kalplerimiz,
Günahımız çok büyük
Temiz çıkalım bari
Tanrının hikmetine.

Şimdi kaderimizde asılı bir tabela
"Acımız büyük,
Artık hep kapalız"















2 Kasım 2016 Çarşamba

Cevapları içinde:)

Zaman dedi kadın
İlaç mı hırsız mı?
Derdin ne senin dedi adam?

Aşk dedi kadın
Yara mı yare mi?
Hangisine düştüysen dedi adam!

Bir sorum daha var dedi kadın
O kadar mı dedi adam
Sadece üç soru
Üç soruda yaşam
Üç soruda insanlık

Peki dedi adam
seni dinliyorum.

Yaşam dedi kadın
Yaşarken mi zor
Öldüğünde mi?
Bir de insanlık dedi kadın
İnsansız mı zor
İnsan olmayana mı?

Sustu adam, sustu, sustu!
Zaman ilaçtı yaralarına
Hırsızlık etmeden önce
yare'sinden çalan.

Yaşam o an durmuştu
Yaşayan bir ölü için anlamsız
İnsanlık çok gelmişti insana
İnsan olmayana vız.



2 Ekim 2016 Pazar

Sonbahar güzellemesi

Önümüz sonbahar
Sana doğduğum mevsim
Sana büyüdüğüm zamanlar.
Rüzgarın fısıltısında
Ahmet kaya isyanı,
Yağmurun inceliğinde
İkinci yeni derinliği.

Önümüz sonbahar
İlk ateşimin alevi
İlk külümün savrulduğu
O ayrıksı zamanlar.
Sabahlarında ümit
Akşamlarında aşk açan
Eylülüm süt annesi,
Ergenliğim, hayallerim.

Önümüz sonbahar
Yapraklarında kalbimin,
Havasında isyanımın coştuğu,
Çocukluğumun bayram telaşı,
Gençliğimin savruk halleri,
Şimdinin hayat yorgunluğu,
Tutunuşum, mutsuzluğum.

Önümüz sonbahar
Sana durulduğum mevsim,
Kendimde kaybolduğum zamanlar.
Sararmış yapraklar, deli yağmur
Ve utangaç güneş,
Mevsimlik sevişmelerimin hasadı
Ekim'imin aşk çocuğu
Sevişim, sevilişim

Önümüz sonbahar
Sevda yüklü bulutların
Kalbime yağdığı
Denizinde fırtınam
Soğuğunda aklım.
Kirpiğinden öptüğüm kadın.
Aşklarımın en güzel kasım'ı
Önümüz sonbahar
Umutla sarıldığım
Cennetimin zamansal aralığı.






12 Eylül 2016 Pazartesi

bir düş gördüm

Kalk dedi yerinden,
kalk ve uzat ellerini boşluğa.
Aç avuçlarını, 

kaldır semaya
Kapat dedi gözlerini kapat
Ve düşle.
Ve iste.

Eğildim gecenin ortasına
Gözlerinin ateşine dokundu yüreğim,
Peltek bir mırıldanma
Tanrının sesi bu
Ademden kalma bir alışkanlık
Nefsim nefesinde
Bir ısırık kopardım.

Ne diye sorun çıkarır güneş
Yağmur vaktiyse demek ki,

gök kuşağı değil
Siyah kabuslar aynası
Eski zaman antikaları
Veresiye verildi çoktan.

bir de verilen sözler,
ihanet edilen tanrıya.


Dehlizlerinde ıslak labirentin
Rutubete karışmış çürük kokusu
Korsan kitap aforizmalarını
Asmışken boynumda
Yola çıkan bir tren
Ayakta giden serseri acılar
Ve İsyankar bir soru.

İlaç karıştırdım sabahıma
Gövdemi gövdene sürdüm
Geçsin diye geçmiş.
Bir kaşık siyanür,
İki bardak kırmızı,
Üç adet hata,
Verdim cehennem ateşine,
Dört göz umut,
Akşamına elinde.

Güz yağmurları başlar
Otuzüç yılın rüyası,
Kırk yılın duası.
İçinden geçilen ışık hızı
Işık hüzmesi gözler
Alır karanlığımdan seni
Saklarım sonbaharımda.
Sağanak sevişmelerin
Mevsimlik  hasadında.

Üstü çizilir 

geride kalan tüm zamanların.
İkinci hayat, yeni dünya
Aşk bir hastalıktır,
sevda zaman kaybı.
Kelimeler anlamları dışında yasaktır da.
İki bedenden geçen tek yol
Yola düş'en hayat,
Hayat'a düş'en;
Sende düş, 

bende tılsım.

Layık olunacaksa tanrıya
Göçelim bereber yarına
Gül suyu aksın özümüzden
Gül kırmızı çeşmemizden
İçelim mi kana kana ?
Ölelim de  mutluluktan
Azraile iş düşmeden
Cennet açsın  koynumuzda 

bu ateşi söndürmeden.

18 Ağustos 2016 Perşembe

iç acıların toplamından hallice

sana yazacak şiirlerim var elbet
sana söylenecek türkülerim, 
geceye astığım kelimelerden 
karanlığa çaldığım ıslıklardan
sabaha ısmarladığım 
ümitlerden hallice.

sana adanacak bir kalbim var elbet
sana verilecek bir ömrüm
zamanda terk edilmiş aşklardan bakir
mutluluktan azade bir hayat öyküsü
anın elinde çırpınan 
bir beyhudelikten hallice. 

şimdi şiirlerim sevdaya, 
türkülerim yaraya.
kalbim senin, 
ömrüm ikimizin!
sevebildiğinden 

hallice...

melankolik deneme

Çıkmaz sokaklarda 
sıkışmış bir kaçağın, 
kaçabilme ihtimaline sıkıştırmıştım 
oysa o son nefesi! 
Sen geçiyordu içinde, 
ve gözde süzülen o soluk suretin. 
Sağım solum kağıttan hayaller, 
önüm arkam ölü ruhlar kalesi. 
Kaçamazdım ben sana!  
Esaretim kendimde saklı,
Kaçamazdım ben sana
Sen özgürlük kadar yasaklı.
ölü kuşlar havalanır üstümde
Uzaklara sürgün ümitler
Gece lambasının şavkına tutunmuş 
kelebeğin kanatlarına yüklemişim geçmişi. 
Yarınım karanlıkta gizli. 
Şimdi heybemde
Sadece suretin,
Suretinde gözlerin,
Gözlerinde kendim. 
Bir de yüreğinde
Küçük bir mutluluğa avuç açmış
ellerim.
Anlıyor musun
ölümü bekler gibi 
öylece beklerim...

tanrı misafiri

Git şimdi, zamanı değil
Gözümü alan sokak lambalarının sersemiyim, 
kafa karanlık
Ağzım bira kokuyor, 
mesanem dolu.
Beraber vurulan kadehlerden sakladığım 
hatırana sardım 
bira kutularımı, 
içtiğim sen! 
Sen yoksun yanımda
gözlerin  yok
Oksijeni çok bu şehrin 
ama hayat yok.
Kibrit niye biter ki şimdi?
Yakacaktım ümitlerimi
Yakacaktım  bu şehri,
'Gidiş'indeki tüm fiilden isim türemişlikleri.
Gittin mi çoktan? 
Git' me!
Yolun açık olsun
ışığın bol.
Ben dönemem geri
Dönecek yerim yok.
Çok oldu hayat
Bu kadar tanrı misafirliği yeter dünyaya
Biraz da ben olayım misafir, 
tanrıya.

12 Ağustos 2016 Cuma

boşluğa notlar.


Yüreği bozkır olanın dili kurak olur. Telaşım yağmur duası. Ötesi nasip kısmet.

Gün olur gözlerin düşer suya Gün olur kokun toprağa. Güz olsa da kalbimin mevsimi Gün olur aşk da düşer bahara

Ah şu göğsümdeki büyük boşluk,
ah rüzgar almaz havasız içim,
Üzülme bak "Ay" bile halimi çalmış,
o da yarım bu gece.

Çaresi yok bir hastalık diyorlar Usul usul öldürürmüş Ölmek,ne mesele sevgilim Ya bulaşırsa diyorlar Sevemezmişim seni 'Karantina' diyorlar

Üstad eksik bırakmış şiiri,
ölesiye çırpınışlar da aşka dahil,
sessiz çıldırışlar da.

En güzel anların, en güzel anı,
yaşanmadan önceki bir tık önceki anı.

Lanetlenmiş zamanların insafında
hayatçılık oynuyoruz.
Kimine aşık rolü düşmüş,kimine o role figüranlık.
Sorun şu ki kimse oynadığını bilmiyor

Yatılı okul zamanlarından kaptığım bir virüs bu;çocuktum ve ben ençok akşam oldu mu özlerdim annemi. Bu yüzdendir akşamları hüznümün ağrısı

Siyah perdelerin güneşi kapattığı karanlık odalardan geldik bugüne, aydınlık nedir beyim? Ay'dan arda kalmış sabahlarda paketlendi gençliğim

Ben seni yarın kadar ümitli sevmişken, sen bana dününle imtihan olma. Beni bugünümden yaralama.



8 Ağustos 2016 Pazartesi

Ahmet kaya'ya saygıyla ya da ölmek ne garip şey anne

Kahır gelir oturur
yüreğinin orta yerine
Zamansız, sormasız.
Zaman ikiye bölünür
Gece gündüze dargın
Sabahlar uzak saatlerde.

Öfken yumruk olur
Her söz hançer,
saplanır sırtına
Yaşanmışlıklar,
Geçmiş,
Gelecek günlerin umudu
Oyar kalbini
Gül kırmızı
akar da akar.

Yumruklanan duvar şaşkın
Sessiz çığlıklar panik
Ölmek istiyorum
Ölmek.
Yakın bedenimi
Küllerimi serpin  gül diplerine
Dikenine katlanmasın kimse.

Yer, gök
O derin boşluk
Ozon tabakası
Zehir saçıyor
Beynim kimysal atık
Dilim ateş
Sevgim acıyor
Gözlerim karadeniz.

Varsa imkan
Sorabilsem
Ne istedin sevgimden
Söyle lan
Ne istedin benden?

Babaanemin nefesinde
Küçük bir rüzgar
Seni fısıldıyor ruhuma
Oysa hayır!
Dualar ediyor
Kurtarabilmek  için
içimdeki senden beni
Biz tanrıyı kıskandırdık
Şimdi bu neyin  nesi?

Ben bir ay'a taptım
Bir de sana
Bir nazımı sevdim
Bir de sana yazan
Acemi şairliğimi.
Ama onlar senin yanında şimdi
Ben kaldım üryan
Ölümle başbaşa.

Ben artık nasıl severim oğuz atayı
Nasıl gezerim bu şehrin sokaklarını
Kime anlatabilirim meramımı
Kahveyi, çayı
Bir de sanan çalan şarkıları?

Başkaydın sen hani
benzemezdi naylon aşklara
Aynı ekmeği koparmadık mı ucundan
Suyumuzu içmedik mi aynı tastan
Söylesene be umarsız
Ben yeşermişken ıhlamur gibi
Bu kadar acıyla
Nasıl başeder insan.?

Annem olmasa
Var mı intihar öneriniz
Öyle birden olmasın
Yine de vaktim olsun
Seni düşünmek.
Son nefesim sen
Son hatıram sen
Sonsuzluğa emanet.





5 Ağustos 2016 Cuma

Gündeme dair


Ben yıldızlara bakıyorum,
Bakmak da  sayılmaz
Gözlerine dalıyorum
Rüzgar enseme vuruyor
Nefesindir diyorum
başımı çeviriyorum.

Sigara yakıyorum
Önce Küçük bir yazı
Üç beş bardak çay,
Kafa bi bilmiyon tabi
Sen, diyorum
Bir yerlerde şimdi
Ben, diyorum
Uzak ihtimallerin
Yakın kederi
Neden hep yakar içimi
Geceleri?

Kulağımda Müslüm
Hangimiz sevmedik
Herkes sevdiyse madem
Ben neden 
bir şiiri daha katlediyorum?

Balzac okumuştum eskiden
Madama de mortsauf diyorum
O da sevdiyse o çelimsizi
Aşk ne yüce duygudur diyorum.

Bak darbe de gördü bu gözler
Ülke yangın yeri
Ataol abi geliyor aklıma
Yaşamak görevdir
bu yangın yerinde yaşamak
İnsan kalarak
İnsanlık öldü de
Bizden mi saklıyorlar yoksa?


Her şeye inat
Şeysiz olmak da vardı ya
Şimdi konumuz bu değil
Evet Her şeye inat
Umut diyorum,
aşk diyorum.
Turgut abi iyi ki doğdun
Sana da saygıyla
Göğe bakalım diyorum.

4 Ağustos 2016 Perşembe

sarhoş muhabbeti

sarhoş gibiyim;
cesaretimi tanrılar kıskanır,
tutsaklıklarım özgür
korkularım firari.

sarhoş gibiyim;
muhabbetimi israfil kıskanır,
türküler esas duruşta
şiirler mahçup.

sarhoş gibiyim;
gül'üşümü bahar kıskanır,
acılar yasta
pişmanlık sağır.

sarhoş gibiyim;
aşkımı mecnun kıskanır,
efsaneler yerle bir
tarih şaşkın.

sarhoşum;
ayyaşlar ayık,
şarap üzüme küskün
rakı anasona
evet sarhoşum;
ölüm şimdi uslu çocuk
yaşıyorum cesaretle
gülüyorum muhabbetle
Bendis'ine aşık
imkansız bir düşle...

13 Temmuz 2016 Çarşamba

Beni bağışla

Önceleri;

Beni bağışla,
Olmazlarından sarstım seni.
Beni bağışla
Tabularından yıktım seni.
Beni bağışla tanrıçam
Günahlarından yaktım seni.
Çocukken kocaman düşler kurardım
Kimsenin ağlamadığı,
Çocukların ölmediği açlıktan,
Savaşsız,
sömürüsüz,
sınıfsız bir dünya düşü.
Büyüdüm,
ben büyüdükçe
dünya değişti önce,
Sonra ben,
Sonra düşlerim.
Beni bağışla,
Adaletsiz bir dünyada
sevdim seni,
Beni bağışla
Kavganın tam ortasında
sevdim seni.
Çocukken çocukça düşler kurardım;
Herkesin aşkla sevdiği,
Ayrılıkların yasak olduğu,
İnsanların sadece
ağladığı mutluluktan
Tek kuralın
Aşk olduğu
Ütopik bir dünya düşü.
Büyüdüm,
ben büyüdükçe
dünya değişti önce
Son ben?
Sonra düşlerim?
Beni bağışla
Aşksız bir dünyada
sevdim seni
Beni bağışla
Nefretin ön bahçesinde
"Tutunmacılık" oynarken
sevdim seni
Çocukken çok çocukmuşum
Büyüdükçe anladım "büyük gerçeği"

çok sonraları;

annem geliyor  aklıma
Uğurlamak için kopardığı
O takvim yaprağına
Düşer sana denkliğim,
Aylardan şubat,
Günlerden hoyrat
bir zamana
Senin hayatıma hoş gelişin.
Çocukça düşlerim geldi peşi sıra.
"Büyük Gerçek''e inat naif hayallerim.
Dünya çoktan değişmişti
Ben de
Düşlerim de.
Dünyayı döndüremezdim geri
Ama ''Ben''deki umudu
yeşertti gülüşlerin
Ve ''düşlerimi''
geri verdi sevişlerin.
Çocukluğumun çocukluğuna
döndü benliğim.
Ben,
ben oldum sadece,
Kötü zamanların
güzel çocuğu
Yeniden doğdu içimde.
Düşlere sarıldım,
Çocukların açlıktan ölmediği
Savaşsız,
sömürüsüz,
sınıfsız bir dünya.
Herkesin aşkla sevdiği
o çocukca düşlerime.
Düşlerde sevdim seni.
Kendi karşı devriminin
ilk kahramanı oldum sende.
Kendimden başladım
Aşkla sevmeye
Ayrılığı yasak ettim bize
Ve sadece
mutluluktan ağladım seninle.
Beni bağışla,
Değişen dünyanın iyi kadınıyken
Çocukça dünyamın
günahkarı yaptım seni.
Beni bağışla
Aşksız dünyanın aranan aşkıyken
Çocukca aşkımın
düş-aşkı yaptım seni
Beni bağışla
''Gerçek'' dünyanın fay hatları
Yerinden oynadı bu gece,
Beni bağışla
İstemzdim lakin
Depremler anı defterinde!
Beni bağışla
Çok şiddtli sevdim seni
Beni bağışla
Öyle de seveceğim seni
Beni bağışla
O yalan dünyaya
Teslim edemem  seni
Beni bağışla
Çocukça bir aşkın
Ütopik bir militanısın şimdi
Beni bağışla
'Hayat" barikatını aşıp
Özgür baharlı ülkerde
Uyanacağım seninle.

Ve şimdi

Bana sakın büyü deme
Dipsiz kalbimin
Eskimeyen güzeli,
Tekrara düşmek sevaptır sende
Çocukça bir aşkla
sevdim seni
Çocukça düşlerimin
hayal ülkesi.
Işıksız yatamadığım gecelerden
Hayatıma ışık tutan
ay parçasısın şimdi
Beni bağışla
Sensiz  gün ışığı da
haram zıkkımdır bana.

19.06.2016





7 Temmuz 2016 Perşembe

olasılıklı olasılıksızlık

Olabilirdi belki 
ama hayır asla. 
Olamayacağından değil de
olmasına gönlüm razı değil.
Küçük savaşlarımızın 
acemi kahramanlığıdır 
beni sana mecbur kılan. 
Yoksa biz de öğrendik abilerimizden,
biliriz elbet içine etmesini de  
bu aşkın!
Ben cefasını çekerken bu imkansızlığın, 
sen yalancı kahkahalar savuracaksın boş duvarlara. 
Zamansızlığın kederi içimi doldururken, 
sen kurduğun alarmlarda tüketeceksin güzelliğini. 
Solduğunda yüzünün feri, 
kaybolacaksın gözlerimin karasında.  
Ben yanıyorken  aşkın cehenneminde, 
sen çoktan yüreğin elinde 
dilenmiş olacaksın başka aşkların insafında. 
Ben aşkımdan öleceğim, 
ama sen ecelinden. 
Ben öldüğümde
sevdam kalacak geriye, tanrılara emanet,
sense;
otopsi raporunda dahi  adı geçmeyecek bir zavallı,
ve ölemeyecek kadar dünyalı. 

2 Temmuz 2016 Cumartesi

tükenişe sesleniş

Tükenmek ne demek? Mesela nasıl tükenir bir insan? Ya da şu moda hastalık tükenme sendromu nedir? İkame edilebilen bir şey midir? Nasıl var eder insan yeniden kendini? Bu kadar soru anlatabilir mi ki meramı mı? Anlatabildiyse de var mıdır bir cevabı? Beni aydınlatabilir misiniz lütfen?
Mutlu değilim mesela; içinde bulunduğum gerçekliğimden, bu gerçekliğin yarattığı ilişkilerimden, lağım çukuruna batmış bu boktan ülkeden, bu dünyadan, ez cümle bu sikik hayattan.
Ama bazen de daha ne isteyebilir ki bir insan dediğim  zamanlar da oluyor. peki nedir bu kafa karışıklığı, bu mudur diyalektik? Yani nedir, içimde, içime sığmayan, bu çocuk çaresizliğimin boşluğu?
kendim mi?
doğal olarak zayıflığım mı?
riyakarlığım,
ya da ne gerek yalancı kibarlığa
yavşaklığım mı?

peki o zaman nedir bu hakikat arayışı?
arayışımın kendisi de mi yalan yoksa?
bu ne yaman çelişki (anne), Bir'i ruhumu sakinleştirebilir mi lütfen?
artık durulmanın zamanı geldi sanki.
kuralı ta kabilden beri belli bu oyunda, 'dürüst' olmak varken, bu kadar oyun bozanlık yapmak yetmedi mi?
kendime bunca haksızlığa rağmen, ve üstelik bunca yenilgiye inat hala nedir anlamsız savaşım?

güzel abilerimiz vardı bizim,  kaybetmeyi kutsayan, eyvallah ahlaksız bir dünyada kazanmaktansa,
kaybetmek onur madalyamız olsun, ama bu ikinci yeniciler de çok işlemişler bilinç altımıza, kaybetmek bu kadar da kutsanmaz ki?

ya sen neyin peşindesin dese ya biri, yok öyle bir dünya diyecek, yeni abiler, harbi ablalar lazım bana. her insan kendi hikayesinin kahramanıdır, sen niye başka hikayelerden rol çalıyorsun diyecek kadim dostlar zira.

sakın aklıma gelen başıma gelmesin;
yoksa? yoksa sizde mi içinde fırtınalar kopan o yitik insanlardansınız?
peki allah aşkına nedir bu işin sırrı ve siz bu kadar mutlusunuz? değil misiniz?
e bu çok daha vahim değil mi,  çok yazık be!
neyse bir büyüğe ihtiyacım var, yaptıklarımı yap dediklerimi yapma diyecek,
ve işte o zaman kocaman bir SİKTİR'e
ya da o SİKTİR limitimi harcamayayım bu kayıp insanlığa
en iyisi hayata karşı çekmen o SİKTİR'i
çok satan hikayelerdeki gibi uğruna mücadele edilen hayata
ve hayat yolunda ölmeye
ölmek; yaşarken değil, yaşam savaşı verirken fiilen ölmek!
sahi ölürsem, olur mu bir karşılığı?
olmaaaaz dediğinizi hisseder gibiyim, bre samimiyetsizler.

olsun lan olsun, be sefer olsun
kim bilir hikaye tutar belki..


14 Haziran 2016 Salı

cehennemin dibi


seni sevmek;
arsız kahkahaların
ardına saklanmış gözyaşı gibi.
kalpten beyne giden
kara bulutları dağıtan bir yağmur.
toprak kokusu tazeliği,
tenine dokunup geçen
ince bir telaş,
ve iç huzura iltica talebi.

seni sevmek;
aşkın enkazında kalmış
yaralı bir kalbe
cennetten gelen
''kimse var mı''
sesi mucizesi.
duyarsın, çırpınırsın
kimsenin sesini duymadığı
işte o ince çizgi.

seni sevmek;
ezilenlerin hüznüne,
sokak çocuklarının keyfine
armağan edilmiş
son bir dal sigarayı
gecekondu yangınından yakmak gibi.
velhasıl seni sevmek;
cehennem gibi,
seninle yaşanılacak
tüm günahların ateşinde
yanmak gibi.






kayıp aşka ağıt


sigaramdan son duman çektim seni
son destan, tarihe iz bırakmış
ve son haykırış, son nara
kadehimden uçuşan!
aşkın izdüşümüydü imgelere sığınan
zerdüşt bir felsefenin son tezi
gelecek kavramına sığmayan
bir drama, antik çağlara uzanan.
eleştiri günah bir dogma,
bir de dipnotsun belleklere kazınan.
şimdi ise beynimi zonklatan
esrar tadında bir hayat
senden bana arda kalan.
ve yine sensin,
eksik bırakılan tüm yaralarıma inat
ideolojim, benliğim ve kederim.

muhtelif aşklar

saçmalık bu ya,
özündedir eksiklik
anlatamazsın.
yutkunursun kelimeleri
içinde büyür eylemler.
sonra kaos,
sonra iç savaş beyninde,
sonra kıyamet
o muhtelif yerinde.

saçmalık bu ya,
serdedir eksiklik
anlaşılmaz.
çığlık olur sessizliğin
destansı çırpınışlara karışır
insansı kayboluşlar.
sonra budalalık,
sonra hüsran.
ve bir sorudur
geriye kalan;
o muhtelif yerinden
kaç kez vurulur
bir insan?

şarabın gazabı

ay var bu akşam, sen seversin
yasemin kokusu sarmış geceyi
ilk baharın şımarık esintisi
yüzüme çarpan meltem,
gözüme ilişen taze aşıklar
kulağımda eski bir şarkı
bitmeyen yalnızlık senfonisi

başımızda ay yine
yasemin kokusuna batmış
bu ilk bahar akşamında
meltemle gelen rüzgarın
ruhumuzu sarhoş ettiği
bir şımarıklıkla
plakta dönen şarkımız
el ele yürüyen taze aşıklar
geçerken masalımızın orta yerinden
yudumlamayı diledim bugün tanrıdan
şarap kadehlerimizi!
ve bitsin artık dedim
bu yalnızlık senfonisi..

kaza'm

kelepir sancılarım vardı oysa,
nedamete düşen bir çaresizlik!
ekseriyetle beklemeye alışık
inayetine iltica etmiş günahlarım.
delilikti aşk, tüm 'gerçekler'e inat
gül kırmızısı ağrılarım vardı benim
üryan hayallerim,
bakir tebessümlerim,
liyakatsız arzularım şimdi.

ve yine beklerim
ölümü bekler gibi
Dünden hazırım
çaresizliğinde ölmeye
aşkınla delirmeye
cehenneminde yanmaya
acından kıvranmaya
gerçekliğinde sarsılmaya..

çünkü kazasını kılıyorum sende
kılamadığım beş vakit aşkın.