günler geçti ömründen sadece takvimlerde adı geçen
nefes aldın verdin,
aldın verdin!
yaşadığını zannettin.
hayaller kurdun planlar yaptın.
payına düşen zevk-i sefadan tattın.
kederin elinde kaldı,kaderine saydın.
güneşli sabahlara aldandın
gelecek güzel günlerin ümidiyle.
karanlık gecelere ıslık çaldın
boş mezarlarda hayat sürmenin tesellisiyle.
göz gördü nefsin istedi.
isteklerin içinde canlı tabut bahçesi.
unutmakla umutmak arası kısa bir yolculuktur hayat
geriye kalan anlam karmaşası
sen girme araya evlat
ikisi de aynı yolun masum kavgası.
22 Aralık 2017 Cuma
21 Aralık 2017 Perşembe
geldi/gitti
yazmak;
içindeki herşeyi yazmak, kağıda, duvara, toprağa ve suya.
parmak sokularak çıkarılan kursaklardan hevesleri,
zamanın elinde işkence görmüş geçmişi,
vasati kırk çöp kibritle karanlıkta yürünen geleceği.
sevmek;
hesaplanamayan bir matematikle aşk problemi çözmelerin tedirginliği
ve şıklardan sonuca varmanın tükettiği ömürleri.
kaybolmak;
insan selinin sürüklediği bir fırtınada
ihtiraslar denizinin kıyısına vurmuş ölü ruhlar kaderi.
yanmak;
ıslak dudakların şehvetinde hazza batmış bedenin
havada bıraktığı et kokusu.
yaşamak;
zahmetli iş,
şimdi kim atacak ölü toprağı üzerinden.
ölmek;
varoluş inadının pirüs zaferi.
içindeki herşeyi yazmak, kağıda, duvara, toprağa ve suya.
parmak sokularak çıkarılan kursaklardan hevesleri,
zamanın elinde işkence görmüş geçmişi,
vasati kırk çöp kibritle karanlıkta yürünen geleceği.
sevmek;
hesaplanamayan bir matematikle aşk problemi çözmelerin tedirginliği
ve şıklardan sonuca varmanın tükettiği ömürleri.
kaybolmak;
insan selinin sürüklediği bir fırtınada
ihtiraslar denizinin kıyısına vurmuş ölü ruhlar kaderi.
yanmak;
ıslak dudakların şehvetinde hazza batmış bedenin
havada bıraktığı et kokusu.
yaşamak;
zahmetli iş,
şimdi kim atacak ölü toprağı üzerinden.
ölmek;
varoluş inadının pirüs zaferi.
16 Ekim 2017 Pazartesi
iğnesi senin, çuvaldızı benim
Çok acımasız zamanlardan geçtik değil mi? bir yandan kaderimize küfrederken bir yandan da kederimize sarıldık içine düştüğümüz /çaresizliğimizin/ arkasına sığınarak. zamanın mağduruyduk, biz iyi insanlardık aslında! kötü olan zamandı! Zamanın eline tutuşturulmuş yaşamsal arzularımızın ardı sıra dizilmişken bizi sürükleyen gelecek çağrısının ardında yolumuzu ararken kaybettik iyiliğimizi.
Vicdan dedik, ahlak,adalet, eşitlik ama illede özgürlük; söz bataklığında yiğitlik ettik, hümanist olduk, yanına yakışır dedik kaybetmişliğimizle kombinledik görüntüyü. Bio aforizmalarında idealize ettik karakterlerimizi, pratiğinde sınanırken düştüğümüz zavallılığa kılıf uydurma telaşında kaybettik kendimizi.
'Katıydı herşey ve buharlaşıyordu insan' Yeni'nin cazibesine tahrik olan heveslerimizi -kullan at- insanlar üzerinden kurduğumuz ilişkilerde tatmin ederken birşeyler hep eksikti ama herşey de geçiyordu modern çağın güçlü insanları için. İstismara düşen duyguların gözyaşları bile dolduramazken içimizin sığlığını, derin yalnızlığımızın duvarlarında afişe edilmiş büyük sözlerde sanırken aşkı, /maddi dünyanın/ duvarlarına çarpan tutunma dalgalarında paramparça ettik kalplerimizi..
14 Eylül 2017 Perşembe
Eylüllemece
Bir nefeslik an
Bir yağmur ertesi ıslaklığı iskelede
İkindi sersemleği
İki kedi oynaşır
Mendil satan çocuklar
Bir vapur yanaşır
Bir kabuk daha kopar yarasından
Bir elveda,
Bir ölüm
Sana gitmek yakışır
Bana eylülden devşirme
Sararmış hoşçakal kalır.
Bir yağmur ertesi ıslaklığı iskelede
İkindi sersemleği
İki kedi oynaşır
Mendil satan çocuklar
Bir vapur yanaşır
Bir kabuk daha kopar yarasından
Bir elveda,
Bir ölüm
Sana gitmek yakışır
Bana eylülden devşirme
Sararmış hoşçakal kalır.
2 Eylül 2017 Cumartesi
Korkuyorsam korkma
Korkuyorum!
Eylül'den
Eylül'le gelen
Öyküsü yağmurda filizlenmiş hüznün
Yaprak dökmüş heybetinden.
Korkuyorum!
İnsan rezilliğimden ve "insanca".
Korkuyorum!
Bahar yorgunu bir kalbin
Birgün "hık" diyerek gitmesinden.
Hakikati ararken kelimeleri çalınmış bir masalda
Islıkla çalınan bir aşk türküsüdür yasak elma
Küskün, kalabalık ve tenha
Eylül'den
Eylül'le gelen
Öyküsü yağmurda filizlenmiş hüznün
Yaprak dökmüş heybetinden.
Korkuyorum!
İnsan rezilliğimden ve "insanca".
Korkuyorum!
Bahar yorgunu bir kalbin
Birgün "hık" diyerek gitmesinden.
Hakikati ararken kelimeleri çalınmış bir masalda
Islıkla çalınan bir aşk türküsüdür yasak elma
Küskün, kalabalık ve tenha
25 Ağustos 2017 Cuma
23 Ağustos 2017 Çarşamba
sürrealist otobiyografi denemesi
Gözleri, baktığı yerde görememenin verdiği utançla insan yüzüne çıkamıyordu. Kapalıydı. Kapalı gözlerden yaş akar mıydı bilmiyordu, akıyormuş, öğrendi.
Ağzı, manasız kelimeleri ardı ardına sıralamasına yardımcı oluyordu. Çıkardığı sesin kulaklarda oluşturduğu sinek vızıltısından olsa gerek birkaç kez ağzına yediği şaplaklardan sonra ağzı da kapalıydı. Ağzı kapalıyken konuşulabilir miydi bilmiyordu, konuşulabiliyordu öğrendi.
Elleri ve ayakları vardı, burnu ve kulakları da. Kalbi yoktu. Ruhu da.
Yaşıyordu.
Burun delikleri açıktı.
Ciğerini bilmiyorum. Ama olmalıydı.
Yaşıyordu.
Yaşıyordu, çünkü ölmüştü.
Artık vardı, ölmese hayatta yaşayamazdı.
Soyadı, yoktu
Adı da.
Kendisi insan sevmezdi
Bir aciz robottu.
Bozdular!
Ağzı, manasız kelimeleri ardı ardına sıralamasına yardımcı oluyordu. Çıkardığı sesin kulaklarda oluşturduğu sinek vızıltısından olsa gerek birkaç kez ağzına yediği şaplaklardan sonra ağzı da kapalıydı. Ağzı kapalıyken konuşulabilir miydi bilmiyordu, konuşulabiliyordu öğrendi.
Elleri ve ayakları vardı, burnu ve kulakları da. Kalbi yoktu. Ruhu da.
Yaşıyordu.
Burun delikleri açıktı.
Ciğerini bilmiyorum. Ama olmalıydı.
Yaşıyordu.
Yaşıyordu, çünkü ölmüştü.
Artık vardı, ölmese hayatta yaşayamazdı.
Soyadı, yoktu
Adı da.
Kendisi insan sevmezdi
Bir aciz robottu.
Bozdular!
22 Ağustos 2017 Salı
Aşk olsun
Bana neden soğuksun dedim
ben herkese böyleyim dedi
Bana da mı dedim
"Aşk olsun" dedi
gel beraber olsun diyemedim.
ben herkese böyleyim dedi
Bana da mı dedim
"Aşk olsun" dedi
gel beraber olsun diyemedim.
6 Ağustos 2017 Pazar
Akdenizin aşk örtüsü; maki
Ağustos olmalı bu şehir,
Bu şehirde ağustos akşamı
Maki,çoğukluğumun sınav sorularında
akdenizde bitki örtüsünün cevabı
Maki, korsan sevişmelerimizin
Şövalye yürekli kısa ağaçların adı.
Sevebilmekle başlayan sabahlar
Sevebilme cüretinden ziyade
Yaşamaya hazır dinginlik
Nefes almak kadar basit
Nefes olabilmek kadar eşsiz
27 Temmuz 2017 Perşembe
insan
'ey iki adımlık yerküre
senin bütün arka bahçelerini gördüm ben'
dedi
Nilgün Marmara
ve gitti.
25 Temmuz 2017 Salı
Ajitasyon
annemi aradım, mutsuzum dedim
Yine mi dedi.
Babamı aradım, elimden hiçbir şey gelmiyor dedim
Arada olur dedi.
Kardeşimi aradım, Dikey ve yatay yalnızlık dedim
İçtin mi dedi.
Karımı aradım, bakmadı.
Arkadaş?
Sahi sizin var mı?
Bu bir şiir değil, bu herhangi birşey de değil.
Bu sadece absürdlüğe küçük bir selam
Bu bir insanın 'insan' değersizliğinin blog tesellisi
Bu bi loga yaramayan ucuz edebiyat şeysi.
Üç sert votkanın ardından
içine düşülmüş
içine düşülmüş
Nemli yalnızlığın
Dumana batmış kafanın
Okuyana "salak bu çocuk" algısının
Medarı iftiharı.
Biyografi
Birgün bir avuç gökyüzü, bir damla yağmur, bir esimlik sabah rüzgarı ve bitik durumda ben;
Bir yolculuğa çıktık, kural tanımaz, kaçak, yasak bir masal yolculuğuna.
Gökyüzü hayattı,
Yağmur yaşam,
Rüzgar nefes,
Ben düş.
Gökyüzünü kararttılar,
Yağmura nükleer karıştı,
Rüzgar ellere düş'tü,
Ve ben yine bitik.
Bir yolculuğa çıktık, kural tanımaz, kaçak, yasak bir masal yolculuğuna.
Gökyüzü hayattı,
Yağmur yaşam,
Rüzgar nefes,
Ben düş.
Gökyüzünü kararttılar,
Yağmura nükleer karıştı,
Rüzgar ellere düş'tü,
Ve ben yine bitik.
12 Temmuz 2017 Çarşamba
Oğuz Ağabey'e mektuplar 1
Oğuz ağabey merhaba;
Senin tutunamayanlarla başladım bu hayatta tutunmamaya. Çok kere adını andım; hayatımda çağlar kapatan çağlar açan aydınlanmaya selam durdum her fırsatta.
Senin ince mizahın sanat filmi tadında alaycı bir tebessüm bıraktı dudağımda. Senin yakışıklı kaybedişlerin küpe oldu kulağımda. Senin o muazzam aldanışların ışık oldu yoluma.
Ağabey;
Olric'in senden emanettir şimdi bana kalan, yoldaştır yalnızlığıma, sırdaştır haylazlıklarıma ve bir derviş tüm çıkmazlıklarımda.
Senden öğrendim rezil olmayı umarsız, sefil olmayı utanmaksız, efsane olmayı telaşsız.
Yalnızlığım, ayrıksı otların içinde yeşermeye umut açmış sevda çiçeği. Varlığım, yokoluşa çare yağmur zerreciği.
Ve aşk, Oğuz ağabey; olmayışına isyan, yaratılışa üryan, zavallı insan gerçeği.
Oğuz ağabey;
sen beni bilmezsin, bilseydin de sevmezdin. Ben senin beni sevemeyişindeki estetik katili insan müsvedden, ben senin eksik kalmış sevincin, hüznün, müstehzi gülüşün, ağlayışın, ben senin yarım kalmış "insan acınım"
Ağabey bu senden bağımsız
"Ben, yarım kalmış insan evriminin cansız mumyasıyım"
Yine yazacağım ağabey şimdilik insan kalın.
Senin tutunamayanlarla başladım bu hayatta tutunmamaya. Çok kere adını andım; hayatımda çağlar kapatan çağlar açan aydınlanmaya selam durdum her fırsatta.
Senin ince mizahın sanat filmi tadında alaycı bir tebessüm bıraktı dudağımda. Senin yakışıklı kaybedişlerin küpe oldu kulağımda. Senin o muazzam aldanışların ışık oldu yoluma.
Ağabey;
Olric'in senden emanettir şimdi bana kalan, yoldaştır yalnızlığıma, sırdaştır haylazlıklarıma ve bir derviş tüm çıkmazlıklarımda.
Senden öğrendim rezil olmayı umarsız, sefil olmayı utanmaksız, efsane olmayı telaşsız.
Yalnızlığım, ayrıksı otların içinde yeşermeye umut açmış sevda çiçeği. Varlığım, yokoluşa çare yağmur zerreciği.
Ve aşk, Oğuz ağabey; olmayışına isyan, yaratılışa üryan, zavallı insan gerçeği.
Oğuz ağabey;
sen beni bilmezsin, bilseydin de sevmezdin. Ben senin beni sevemeyişindeki estetik katili insan müsvedden, ben senin eksik kalmış sevincin, hüznün, müstehzi gülüşün, ağlayışın, ben senin yarım kalmış "insan acınım"
Ağabey bu senden bağımsız
"Ben, yarım kalmış insan evriminin cansız mumyasıyım"
Yine yazacağım ağabey şimdilik insan kalın.
14 Nisan 2017 Cuma
kanatsız serçe
ela gözlü bir çocuktu mutluluk
saçları kıvırcık.
dudağında kedersiz tebessüm
omuzları serçe yuvası.
sonbahar yaprağıydı mutluluk
savruluşunda delikanlı hüzün.
sıcak ekmek kokusuydu aşk
iki kadeh rakısı
ayrılıkların.
27 Mart 2017 Pazartesi
Bi "Dünya" mutluluk
Seni;
Bir bebeğin acıktığında
Ağlayışındaki sesin inceliğiyle...
Seni;
Ruhu bebek bir annenin
Kendini hiçe sayan büyüklüğüyle...
Seni;
Dünyaya kafa tutmaya hazır
Yenietme bir babanın adanma cüretiyle...
Seni;
Evlat aşkına yüreği nasır tutan
Bir anneannenin karşılıksız sevgisiyle...
Seni;
Yaşamak savaşının sinsi hançerlerine
Göğsünü siper eden eski zamanlar kahramanı
Bir dedenin onurlu mücadelesiyle...
Seni;
Çocuklukları rehin alınmış çocuk yürekli
İki teyzenin çocukluk hayalleriyle...
Seni;
'Yalan dünyanın' gerçek savaşında
Aşklarını çaldırmış
Bir dayının 'Birgün mutlaka' inadıyla sevdim.
Seni gerçekten yalansız sevdim.
Seni gerçekten çok sevdim.
Seni hep de seveceğim sevmesine de
Adınla bu lanet gezegeni de sevdim.
Dünya'm.
13 Mart 2017 Pazartesi
boşluğa notlar 2
Serçe kanadına tünemiş umutlar, Serçe kanat çırpmış uçmuş umutlar
Mavi papatyalar çizerim sana, seviyor, seviyor, seviyor, seviyor. Ben değil papatya söylüyor.
Naftalinli çocukluğumdan kalmış anıları
çıkardım kırık dökük parçalar arasından,
eskimişler ama yine de dün gibi.
Üç kuruş nakit mutluluklar için, bir ömür kredili hayatlara katlanmak. Hayatın ekonomi politiği.
Gemiler kalkar yüreğimden Mürettebat sarhoş, Gemiler demir alır içimde Limanlar bomboş
Anne öğüdünde sakladım Gençlik yanılgılarımı Sonra çok aradım Kayıp giden zamanı.
bir militanın yüreğinden kopan bir çığlıkken,
yankılanan kör zihinlerde
'bu işler slogan atarak olmaz'daki
slogan çelişkisi içim.
Haklıyım ama yetersiz.
Kar gündüze, yağmur geceye yakışır.
İnsanın yalnızlığı keşke sadece matematikle ölçülebilen bir durum olsa.
O zaman bir förmül bulurduk elbet.
Çocukluk kalıcı izler bırakır, görünür değil.
Boş bir otobüste,
nerede ineceğini bilmeden yaptığın bir yolculuktur hayat.
Dön dolaş vardığın yer hep aynı.
'Burası da değildi' boşluğu.
Bir ada hayal ediyorum. Ada için aklıma bişey gelmiyor ama adaya almak istemediğim üç şeyi biliyorum. Umut, yalan ve hafıza.
Piç etmek gibi kötü bir huyum var acılarımı, Acemi şiirler yazarak.
Mühim değilse mümkün,
mümküm değilse
mühim masallar yazarım,
kimsenin sallamadığı.
Eski bir tren garında karşılaşmıştık,
ben tren yolculuğunu seviyordum,
o kaçmak için gitmeyi.
İkimiz de ters yöne gittik.
Kimseden beni anlamasını beklemiyorum hatta senden bile.
Ama ne olur sen beni anla.
Senin suskunluğuna denk gelir,
içimdeki kıyamet çığlığı.
Bazı anılar için ötenazi hakkı istiyorum. Kalanlar ikimize yeter.
Sen bana yasakların merhametinden bahset, legal olan herşeyin lanetini gördüm.
Geç kalınmış herşeye;
insana,aşka,hayata.
Tutunacak şiirimiz vardı
ama kelimeler bile tüketilmiş
ve şiir coverlamakla geçti
sessizliğimiz.
Beynimden delikler açıp bütün zehrimi akıtmak istiyorum. Bir tür unutuş hali, tüm hatırlanışlara inat.çünkü Unutmak özgürlüktür.
Ucuz ekmek sırasında beklemek gibiydi seni beklemek; sıra gelseydi benden sonra kimseye bırakmayacak kadar alacaktım, ve sıra hiç gelmedi
daha kaç kere intihar eder bu kalp sende bilmiyorum ama öldürmeyen allah öldürmüyor işte.
Alçak gönüllülükle alçakgönüllülük arasındaki o ince çizgi, bilir misiniz?
Ama yağmurum var benim, her damlasında bir zerafet, her tanesinde incelik!. Gözyaşıma gölge. Ruhuma perde! Son umudum belki de..
Bir büyük kafası günlerden geçerken; neşeli,üzgün,aşık,dolu,budala.
Birde Keşke o kadar içmeseydim pişmanlığı ve ısrarla
'ben sarhoş değilim'
Anne bak oğlun geldi, hayırsızın. Yine yasak şarkılar söyledi Yine illegal aşklara meyletti. Yine koydu postasını Ve yine sana düştü tasası
"Kimse kimseyi kandırmayacak,kimse kimseye rol yapmayacak,herkes kendini oynayacak" gülmeyin, film çekiyoruz sadece, yoksa "hayatta" olmaz
Günlerin getirdiği eskimiş zamandır, eskimiş insan ve üstü örtülmüş anılar.Geçmişin kabusu geleceğin aynasıdır.gerisi biraz umut,biraz hayal
Olduğu yerden gitmek isteyen insanların mutsuzluğu her daim bakidir. Gidemeyişleri ümitsizliği,gitme istekleri tükenmişliklerini gösterir.
11 Mart 2017 Cumartesi
arayış
Kayıp zaferlerden geldik bugüne
Ben geleceğimi kaybetmiştim
Sen geçmişini.
tebessümü çalınmış bir çocuktu
Arda kalan zamanlar
Bir saklanbaç oyununda sobelendik.
Ben seni arıyordum
Sen kayıp yıldız.
Kuş sürüleri geçiyordu göğümüzde
Kanatları kırık,
kafaları karışık
Ben yalnızdım
Sen kalabalık.
Ben geleceğimi kaybetmiştim
Sen geçmişini.
tebessümü çalınmış bir çocuktu
Arda kalan zamanlar
Bir saklanbaç oyununda sobelendik.
Ben seni arıyordum
Sen kayıp yıldız.
Kuş sürüleri geçiyordu göğümüzde
Kanatları kırık,
kafaları karışık
Ben yalnızdım
Sen kalabalık.
1 Mart 2017 Çarşamba
annemin gözyaşları
Özgürlüğünü düşleyen bir mahkum gibiydim
Seni düşlerken
müebbettim kendi içimde.
İçimde büyüyen çöle düşecek
Yağmur damlası gibiydin
Gaipten seni beklerken.
Ama sen çoktan
bölüşülmüş bir elmanın
diğer yarısıydın.
Kırılmış vazo gibi dağılmıştı ruhum
Paramparça aşkların arasında
Kendimi toplarken.
Nafileydi aşk
Hiç olunmayacak eskisinin
Solmuş fotoğrafları
Duvarda yerini almışken.
Yağmurlu bir gündü muhtemelen
Çünkü yağmur en eski mucizedir
Yeni mucizelere yol gösteren.
Bir tren istasyonunda
unutulmuş bavulun içindeki
Belki lazım olur diye sıkıştırılmış
En gereksiz parçasıyken
Yatarken bile giydiğin
Düşlerin olmak,
Ettiğin şükür duan olmak
Sarıldığın yorgan
İçine çektiğin nefes olmak.
(Ve kabul et sana en çok ben yakıştım)
Anneme bu ne dedim
Hiç düşünmeden 'Mucize' dedi
Dilek ağaçlarından,
Hidrellez sabahlarından
Adanmış adaklardan
Edilmiş dualardan
Dünyanın binbir çiçeğinden,
bitkisinden,
nimetinden toprağın,
güzelliklerinden insanın
Bilimin,
tıbbın ve dahi metafiziğin
Ve dahi intiharın
Çözemediği düğümken çaresizliğim
Büyük iskenderin kaderiydi
Paylarına düşen.
Evet dedi annem
bu bir mucize
Yağmur damlaları içeri girmek istercesine
Cama vururken
Annemin gözyaşları akıyordu içine.
Ve mutlu son
Ama bitmeyen bir son'suzluğun
adıydı varlığın.