14 Haziran 2016 Salı
cehennemin dibi
seni sevmek;
arsız kahkahaların
ardına saklanmış gözyaşı gibi.
kalpten beyne giden
kara bulutları dağıtan bir yağmur.
toprak kokusu tazeliği,
tenine dokunup geçen
ince bir telaş,
ve iç huzura iltica talebi.
seni sevmek;
aşkın enkazında kalmış
yaralı bir kalbe
cennetten gelen
''kimse var mı''
sesi mucizesi.
duyarsın, çırpınırsın
kimsenin sesini duymadığı
işte o ince çizgi.
seni sevmek;
ezilenlerin hüznüne,
sokak çocuklarının keyfine
armağan edilmiş
son bir dal sigarayı
gecekondu yangınından yakmak gibi.
velhasıl seni sevmek;
cehennem gibi,
seninle yaşanılacak
tüm günahların ateşinde
yanmak gibi.
kayıp aşka ağıt
sigaramdan son duman çektim seni
son destan, tarihe iz bırakmış
ve son haykırış, son nara
kadehimden uçuşan!
aşkın izdüşümüydü imgelere sığınan
zerdüşt bir felsefenin son tezi
gelecek kavramına sığmayan
bir drama, antik çağlara uzanan.
eleştiri günah bir dogma,
bir de dipnotsun belleklere kazınan.
şimdi ise beynimi zonklatan
esrar tadında bir hayat
senden bana arda kalan.
ve yine sensin,
eksik bırakılan tüm yaralarıma inat
ideolojim, benliğim ve kederim.
muhtelif aşklar
saçmalık bu ya,
özündedir eksiklik
anlatamazsın.
yutkunursun kelimeleri
içinde büyür eylemler.
sonra kaos,
sonra iç savaş beyninde,
sonra kıyamet
o muhtelif yerinde.
saçmalık bu ya,
serdedir eksiklik
anlaşılmaz.
çığlık olur sessizliğin
destansı çırpınışlara karışır
insansı kayboluşlar.
sonra budalalık,
sonra hüsran.
ve bir sorudur
geriye kalan;
o muhtelif yerinden
kaç kez vurulur
bir insan?
özündedir eksiklik
anlatamazsın.
yutkunursun kelimeleri
içinde büyür eylemler.
sonra kaos,
sonra iç savaş beyninde,
sonra kıyamet
o muhtelif yerinde.
saçmalık bu ya,
serdedir eksiklik
anlaşılmaz.
çığlık olur sessizliğin
destansı çırpınışlara karışır
insansı kayboluşlar.
sonra budalalık,
sonra hüsran.
ve bir sorudur
geriye kalan;
o muhtelif yerinden
kaç kez vurulur
bir insan?
şarabın gazabı
ay var bu akşam, sen seversin
yasemin kokusu sarmış geceyi
ilk baharın şımarık esintisi
yüzüme çarpan meltem,
gözüme ilişen taze aşıklar
kulağımda eski bir şarkı
bitmeyen yalnızlık senfonisi
başımızda ay yine
yasemin kokusuna batmış
bu ilk bahar akşamında
meltemle gelen rüzgarın
ruhumuzu sarhoş ettiği
bir şımarıklıkla
plakta dönen şarkımız
el ele yürüyen taze aşıklar
geçerken masalımızın orta yerinden
yudumlamayı diledim bugün tanrıdan
şarap kadehlerimizi!
ve bitsin artık dedim
bu yalnızlık senfonisi..
yasemin kokusu sarmış geceyi
ilk baharın şımarık esintisi
yüzüme çarpan meltem,
gözüme ilişen taze aşıklar
kulağımda eski bir şarkı
bitmeyen yalnızlık senfonisi
başımızda ay yine
yasemin kokusuna batmış
bu ilk bahar akşamında
meltemle gelen rüzgarın
ruhumuzu sarhoş ettiği
bir şımarıklıkla
plakta dönen şarkımız
el ele yürüyen taze aşıklar
geçerken masalımızın orta yerinden
yudumlamayı diledim bugün tanrıdan
şarap kadehlerimizi!
ve bitsin artık dedim
bu yalnızlık senfonisi..
kaza'm
kelepir sancılarım vardı oysa,
nedamete düşen bir çaresizlik!
ekseriyetle beklemeye alışık
inayetine iltica etmiş günahlarım.
delilikti aşk, tüm 'gerçekler'e inat
gül kırmızısı ağrılarım vardı benim
üryan hayallerim,
bakir tebessümlerim,
liyakatsız arzularım şimdi.
ve yine beklerim
ölümü bekler gibi
Dünden hazırım
çaresizliğinde ölmeye
aşkınla delirmeye
cehenneminde yanmaya
acından kıvranmaya
gerçekliğinde sarsılmaya..
çünkü kazasını kılıyorum sende
kılamadığım beş vakit aşkın.
nedamete düşen bir çaresizlik!
ekseriyetle beklemeye alışık
inayetine iltica etmiş günahlarım.
delilikti aşk, tüm 'gerçekler'e inat
gül kırmızısı ağrılarım vardı benim
üryan hayallerim,
bakir tebessümlerim,
liyakatsız arzularım şimdi.
ve yine beklerim
ölümü bekler gibi
Dünden hazırım
çaresizliğinde ölmeye
aşkınla delirmeye
cehenneminde yanmaya
acından kıvranmaya
gerçekliğinde sarsılmaya..
çünkü kazasını kılıyorum sende
kılamadığım beş vakit aşkın.