Öylece, çaresizce beklemek, bütün gün beklemek, uyandığındaki geceden kalma enkazla güne başlamak, zorla atılan birkaç lokma mideye, tarifsiz bir çaresizlikle beklemek, yalnızlığını kanıksayarak ama umut ederek beklemek ama bilerek asla dinmeyeceğin bir umutsuzlukla beklemek.
“Öyle büyümüş ki içimizdeki yalnızlık sevilmeyi beklerken, beklemeyi sevmişiz.” (Cemal Süreya)
Sanal dünya; başka hayatlara imrenerek yeniden ümit etmek,
başka hayatlar kendi ininde sürerken sen zamanın elinden kayıp gitmesini
izleyerek beklemek. Delirmek için erken, ermek için çok geç kalındığının
ıstırabıyla bir sigara daha yakarak beklemek.
"Beklemek üzerine felsefe kitabıydık." (Didem Madak)
Gün bitti, ne zaman başladığını hatırlamadan iç çekerek,
güneşi ufukta yolcularken karanlığın siyahına kuşanarak beklemek. Birkaç lokma
daha, baş döndüren sigara altı. Akşamla çöken sıkıntıya hüzün katmak için
kadehlere sarılarak beklemek, içinde beliren haylazlığı serbest bırakmak
ahmaklığıyla hala beklemek, birazdan gerçekleşecek bir mucize iyimserliğiyle
beklemek.
“İnsan beklemeyi, umumiyetle, artık bekleyecek bir şeyi
kalmadığı zaman öğrenir.”(Voltaire)
Zaman geç oldu sorunsalıyla beklemek, zaman geçip gidiyor
değişen bir şey yok iç sızısıyla beklemek, en saf haliyle yüreğine dert ettiğin
yeni düş kırıklıklarıyla beklemek.
“Beklenen geç geliyor; geldiği zaman da insan başka yerde
oluyor.” (Oğuz Atay)
Geçen giden bir günün ardından öylece bir yabancı gibi
izleyerek beklemek. Akan zamana karşı tükenmiş ümitlerle ağlamaklı bir tebessüm
vakarlığıyla beklemek. Uyumak avuntusuyla kendine gelerek umutla sabah olmasını
beklemek.
“Bekçisi olmayan geceler denk geliyor bana, çaresiz
bekliyorum.” (Didem Madak)
Son söz niyetine; değişen hiçbir şey olmayacağını bildiğin
halde yeni güne kocaman anlamlar yükleyerek, yeni günün yeni ıstıraplarına yer
açmak için geçen günü sıfırlayarak
beklemek. Umutmakla unutmak arası bir gelgitte şarkıların şiirlerin merhametine
sığınarak beklemek.
“Beklemek; bir saniyede bir insan ölebilir, bir yazgı belli
olabilir, bir dünya yıkılabilirdi. Daha ne kadar bekleyecektim.” (Stefan Zweig)
Ve aslında normal hayatımın gidilen iş ve günlük birkaç
farklı telaşın dışında hep bir karantina olduğunun farkına varmanın
mahcubiyetiyle bekleyişlere yenilerini ekleyerek beklemek.
“İste yaşamak maceramız bu; yaşarken beklemek, beklerken
yaşamak. Ve yaşayıp beklerken ölmek!” (Ümit Yaşar Oğuzcan)