27 Mart 2017 Pazartesi

Bi "Dünya" mutluluk


Seni;
Bir bebeğin acıktığında 
Ağlayışındaki sesin inceliğiyle...

Seni;
Ruhu bebek bir annenin
Kendini hiçe sayan büyüklüğüyle...

Seni;
Dünyaya kafa tutmaya hazır
Yenietme bir babanın adanma cüretiyle...

Seni;
Evlat aşkına yüreği nasır tutan
Bir anneannenin karşılıksız sevgisiyle...

Seni;
Yaşamak savaşının sinsi hançerlerine
Göğsünü siper eden eski zamanlar kahramanı
Bir dedenin onurlu mücadelesiyle...

Seni;
Çocuklukları rehin alınmış çocuk yürekli
İki teyzenin çocukluk hayalleriyle...

Seni;
'Yalan dünyanın' gerçek savaşında
Aşklarını çaldırmış 
Bir dayının 'Birgün mutlaka' inadıyla sevdim.

Seni gerçekten yalansız sevdim.
Seni gerçekten çok sevdim.
Seni hep de seveceğim sevmesine de
Adınla bu lanet gezegeni de sevdim.

Dünya'm.

13 Mart 2017 Pazartesi

boşluğa notlar 2


Serçe kanadına tünemiş umutlar, Serçe kanat çırpmış uçmuş umutlar

Mavi papatyalar çizerim sana, seviyor, seviyor, seviyor, seviyor. Ben değil papatya söylüyor.

Naftalinli çocukluğumdan kalmış anıları
çıkardım kırık dökük parçalar arasından,
eskimişler ama yine de dün gibi.

Üç kuruş nakit mutluluklar için, bir ömür kredili hayatlara katlanmak. Hayatın ekonomi politiği.

Gemiler kalkar yüreğimden Mürettebat sarhoş, Gemiler demir alır içimde Limanlar bomboş

Anne öğüdünde sakladım Gençlik yanılgılarımı Sonra çok aradım Kayıp giden zamanı.

bir militanın yüreğinden kopan bir çığlıkken,
yankılanan kör zihinlerde
'bu işler slogan atarak olmaz'daki
slogan çelişkisi içim.
Haklıyım ama yetersiz.

Kar gündüze, yağmur geceye yakışır.

İnsanın yalnızlığı keşke sadece matematikle ölçülebilen bir durum olsa.
O zaman bir förmül bulurduk elbet.

Çocukluk kalıcı izler bırakır, görünür değil.

Boş bir otobüste,
nerede ineceğini bilmeden yaptığın bir yolculuktur hayat.
Dön dolaş vardığın yer hep aynı.
'Burası da değildi' boşluğu.

Bir ada hayal ediyorum. Ada için aklıma bişey gelmiyor ama adaya almak istemediğim üç şeyi biliyorum. Umut, yalan ve hafıza.

Piç etmek gibi kötü bir huyum var acılarımı, Acemi şiirler yazarak.

Mühim değilse mümkün,
mümküm değilse
mühim masallar yazarım,
kimsenin sallamadığı.

Eski bir tren garında karşılaşmıştık,
ben tren yolculuğunu seviyordum,
o kaçmak için gitmeyi.
İkimiz de ters yöne gittik.

Kimseden beni anlamasını beklemiyorum hatta senden bile.
Ama ne olur sen beni anla.

Senin suskunluğuna denk gelir,
içimdeki kıyamet çığlığı.

Bazı anılar için ötenazi hakkı istiyorum. Kalanlar ikimize yeter.

Sen bana yasakların merhametinden bahset, legal olan herşeyin lanetini gördüm.

Geç kalınmış herşeye;
insana,aşka,hayata.
Tutunacak şiirimiz vardı
ama kelimeler bile tüketilmiş
ve şiir coverlamakla geçti
sessizliğimiz.

Beynimden delikler açıp bütün zehrimi akıtmak istiyorum. Bir tür unutuş hali, tüm hatırlanışlara inat.çünkü Unutmak özgürlüktür.

Ucuz ekmek sırasında beklemek gibiydi seni beklemek; sıra gelseydi benden sonra kimseye bırakmayacak kadar alacaktım, ve sıra hiç gelmedi

daha kaç kere intihar eder bu kalp sende bilmiyorum ama öldürmeyen allah öldürmüyor işte.

Alçak gönüllülükle alçakgönüllülük arasındaki o ince çizgi, bilir misiniz?

Ama yağmurum var benim, her damlasında bir zerafet, her tanesinde incelik!. Gözyaşıma gölge. Ruhuma perde! Son umudum belki de..

Bir büyük kafası günlerden geçerken; neşeli,üzgün,aşık,dolu,budala.
Birde Keşke o kadar içmeseydim pişmanlığı ve ısrarla
'ben sarhoş değilim'

Anne bak oğlun geldi, hayırsızın. Yine yasak şarkılar söyledi Yine illegal aşklara meyletti. Yine koydu postasını Ve yine sana düştü tasası

"Kimse kimseyi kandırmayacak,kimse kimseye rol yapmayacak,herkes kendini oynayacak" gülmeyin, film çekiyoruz sadece, yoksa "hayatta" olmaz

Günlerin getirdiği eskimiş zamandır, eskimiş insan ve üstü örtülmüş anılar.Geçmişin kabusu geleceğin aynasıdır.gerisi biraz umut,biraz hayal

Olduğu yerden gitmek isteyen insanların mutsuzluğu her daim bakidir. Gidemeyişleri ümitsizliği,gitme istekleri tükenmişliklerini gösterir.





11 Mart 2017 Cumartesi

arayış

Kayıp zaferlerden geldik bugüne
Ben geleceğimi kaybetmiştim
Sen geçmişini.

tebessümü çalınmış bir çocuktu
Arda kalan zamanlar
Bir saklanbaç oyununda sobelendik.
Ben seni arıyordum
Sen kayıp yıldız.

Kuş sürüleri geçiyordu göğümüzde
Kanatları kırık, 

kafaları karışık
Ben yalnızdım
Sen kalabalık.


1 Mart 2017 Çarşamba

annemin gözyaşları




Özgürlüğünü düşleyen bir mahkum gibiydim
Seni düşlerken
müebbettim kendi içimde.

İçimde büyüyen çöle düşecek
Yağmur damlası gibiydin
Gaipten seni beklerken.
Ama sen çoktan
bölüşülmüş bir elmanın 

diğer yarısıydın.

Kırılmış vazo gibi dağılmıştı ruhum
Paramparça aşkların arasında
Kendimi toplarken.
Nafileydi aşk
Hiç olunmayacak eskisinin
Solmuş fotoğrafları
Duvarda yerini almışken.

Yağmurlu bir gündü muhtemelen
Çünkü yağmur en eski mucizedir
Yeni mucizelere yol gösteren.
Bir tren istasyonunda
unutulmuş bavulun içindeki
Belki lazım olur diye sıkıştırılmış
En gereksiz parçasıyken
Yatarken bile giydiğin
Düşlerin olmak,
Ettiğin şükür duan olmak
Sarıldığın yorgan
İçine çektiğin nefes olmak.
(Ve kabul et sana en çok ben yakıştım)

Anneme bu ne dedim
Hiç düşünmeden 'Mucize' dedi
Dilek ağaçlarından,
Hidrellez sabahlarından
Adanmış adaklardan
Edilmiş dualardan
Dünyanın binbir çiçeğinden,

bitkisinden,
nimetinden toprağın, 

güzelliklerinden insanın
Bilimin, 

tıbbın ve dahi metafiziğin
Ve dahi intiharın
Çözemediği düğümken çaresizliğim
Büyük iskenderin kaderiydi
Paylarına düşen.

Evet dedi annem
bu bir mucize
Yağmur damlaları içeri girmek istercesine
Cama vururken
Annemin gözyaşları akıyordu içine.

Ve mutlu son
Ama bitmeyen bir son'suzluğun
adıydı varlığın.